Türkiye İmalat Sanayiinde Dış Ticaret ve Piyasa Yoğunlaşması İlişkisi

Dr. Ebubekir Karaçayır, T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı

* Bu makale Utrader Akademi Ödülleri 2022’de En İyi Doktora tezi ödülünü kazanan “Türkiye imalat sanayiinde dış ticaret ve piyasa yoğunlaşması ilişkisi” başlıklı çalışmanın iş dünyası ve politika yapıcıların dikkatine sunulmak amacıyla hazırlanmış özetidir

Geçmiş çalışmalar küresel ticarette başarı için bize ne söylüyor?

1970’li yıllarda küresel ticaretin artması ile klasik dış ticaret teorilerinin, endüstrilerin dış ticaretini, yeterli ölçüde açıklayamadığı görülmüştür. Bunda en büyük etken ürünlerin yenilikçi yapılarında yaşanan değişimdir. Bu gelişme, klasik dış ticaret teorilerinden uzaklaşılmasının başlıca sebebini oluşturmuştur. Diğer taraftan, endüstrilerin dış ticaret başarısının açıklanmasında, makro çalışmalar yetersiz kalırken; endüstri yapısını inceleyen mikro çalışmaların önemi artmıştır. Bu çerçevede literatürde ülke odaklı çalışmalar yerine endüstri odaklı dış ticaret teorileri önem kazanmıştır. Söz konusu yeni teoriler, dış ticaret modellerinde ise piyasa yapıları ve ölçek ekonomileri gibi sektörel konular, ağırlık kazanmıştır.

1980’li yıllarda özellikle ABD’nin otomobil, çelik, elektronik, tekstil gibi sektörlerde Japonya ve Almanya gibi gelişmiş ülkelere karşı küresel ticarette geride kaldığı gözlemlenmiştir. Bu durumda ABD endüstrisinin, Avrupa ve Japonya’daki rakiplerine karşı rekabetçi üstünlüğünü yakalamak için antitröst karşıtı düşünceler zeminde ulusal şampiyon yaklaşımı gelişmiştir. 1990’li yıllarda ise Porter’in (1990) “Ulusların Rekabet Avantajı” adlı çalışması ile rekabetçi yaklaşım gelişmiştir. Porter çalışmasında endüstrilerdeki rekabet avantajının belirleyicilerini araştırılmış ve en önemli belirleyicinin ise yurt içi rekabet olduğunu belirtmiştir. 2000’li yıllar ve sonrasında ise artık küresel ticareti açıklamada yeni dış ticaret teorilerine sıklıkla başvurulmuştur. Kapsamlı araştırmalar ise sadece faiz oranı ve döviz kurunun dış ticaret üzerindeki etkisine değil; firma ve endüstri seviyesinde veriler kullanarak başarılı dış ticaret performansı için yurtiçi rekabetin nasıl olması gerektiği sorusuna da cevap aramıştır.

Piyasadaki rekabetin ölçümü mümkün müdür?

Piyasadaki rekabetin, dış ticaret ile ilişkisinin belirlenmesi kapsamında, piyasa yoğunlaşması ile dış ticaret arasındaki ilişkinin tespit edilmesi gerekmektedir. Piyasa yoğunlaşması, herhangi bir endüstrideki rekabetin derecesini ölçen, önemli bir endüstri yapısı olarak değerlendirilmektedir. Piyasa yoğunlaşması için çeşitli ölçüm yöntemleri mevcut olup, 4 Firma Yoğunlaşma Oranı (CR4) ve Herfindahl Hirschman Endeksi (HHI) en çok kullanılan yöntemler arasındadır. Bu endeksler ekonomik yönden gelişmiş Amerika ve AB ülkelerinde haksız rekabetin engellenmesinde resmi makamlarca da kullanılmaktadır. Türkiye’de ise bu endeksler resmi makamlarca referans olarak kabul edilmemektedir. Bu yöntemler aracılığı ile endüstrilerin yoğunlaşması ölçülebilmekte ve ölçüm değerleri, çeşitli kriterler dikkate alınarak endüstrilerdeki rekabetin derecesinin belirlenmesi amacıyla yorumlanmaktadır. Piyasa yoğunlaşmasının ölçümüne yönelik olarak sektörel düzeyde yoğunlaşma verileri, 2015 yılı ve öncesinde TUİK tarafından sunulmakta iken; 2015 yılı sonrasında ise bu veriler yayımlanmamaktadır. Piyasa yoğunlaşmasını ölçmek isteyen araştırmacılar ise mikro veriler kullanarak ölçüm yapabilmektedir.

Kamu otoritesi ve iş alemi küresel ticarette başarılı olmak için ne yapmalı?

* Dünya ekonomisinde son dönemde, imalat sanayi üretimi, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir. İmalat sanayi üretimi, Türkiye ekonomisi üretimi içerisinde önemli bir paya sahip olup; toplam ihracatın ve ithalatın önemli bir kısmını imalat sanayi ihracatı ve ithalatı oluşturmaktadır. Ülkemizdeki işsizlik, cari açık ve enflasyon gibi önemli temel sorunların çözümü için imalat sanayi üretimi ve ihracatı önemlidir. Bu hususlar dikkate alındığında küresel ticarette talebi karşılamak için KOBİ’lerin dış ticarete yönlendirilmesi gerekmektedir. Girişimciliğin teşvik edilerek, güncel müfredata uygun uygulamalı uluslararası ticaret eğitim programlarının yaygınlaştırılması hedeflenmelidir.

* Ulaşılan bulgular, imalat sanayi üretimi genelinde rekabetin artmasının başarılı küresel ticaret için gerekli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle rekabetçi piyasa yapısını güçlendiren hukuki düzenlemeler gerekmektedir. Bu kapsamda gelişmiş ülkelerin rekabet hukukuna yönelik düzenlemeler incelenmeli, yerel imalat sanayi sektör dinamikleri dikkate alınmalı ve nihayetinde ihracatçının içinde bulunduğu rekabet ortamını koruyacak, hukuk sistemine ulaşılmak hedeflenmelidir.

* Çalışmada küçük ölçekte üretim yapan rekabetçi endüstrilerin ihracat performansı; büyük ölçekte üretim yapan ve rekabetçi olmayan endüstrilere kıyasla daha iyi durumda olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, küçük ölçekteki firmaların ihracat performansındaki başarısını desteklemekte iken; ihracatta başarı için büyük firma olma gerekliliği savını ise zayıflatmaktadır. Küçük firmaların dış pazardaki tüketici tercihlerindeki değişikliklere hızlı bir şekilde uyum sağlaması ve dış pazarlara girişteki esnek yapısı, ölçek ekonomisinin ihracat yoğunluğunu negatif yönde etkilemesini sağlayan faktörler arasında gösterilmektedir. Türk imalat sanayiinde piyasada mevcut ve yeni giriş yapacak küçük ölçekteki firmaların desteklenmesi, ülkemizin ihracat hedeflerine ulaşması bakımından gerekmektedir

* Rekabetin küresel ticaretteki etkisine yönelik olarak, ölçülemeyenin yönetilemez anlayışından hareketle rekabetin derecesinin sektörel ölçümünün erişebilir olması önem arz etmektedir. Bu kapsamda sektör verilerinin toplanması ve saklanması konularında TUİK ve Sanayi Bakanlığı mevzuatlarının sadeleşmesi ve güncel gelişmelere uygun şekilde yenilenmesi gerekmektedir. Ayrıca Kamu kurumlarının, verilerin ulaşılabilirliğini kolaylaştırmak ve yeni çalışmalara imkân tanınması amacıyla özel girişimler ile iş birliklerini arttırması önerilmektedir.

* Dış ticaret başarısının araştırılmasında firma davranışlarını kapsayıcı, mikro veriyi kullanan yeni araştırmaların, ihracat odaklı çalışan Kamu kurumu, meslek örgütlenmeleri ve STK’lar tarafından desteklenmesi önerilmektedir.

* Nitelikli üniversite sanayi iş birliğinin sağlanması, ihracatçılara yönelik mentor programları ile kapsayıcı kümelenme faaliyetlerinin teşviki ve bu program ve faaliyetlerde iş aleminin katılımcılığı hedeflenmelidir.

* İhracatçıya destek olmak amacıyla, yapılan doğrudan destekleme politikaları, kaynakların sınırlı olması ve haksız rekabete neden olabileceğinden sınırlandırılmalıdır. Destek sağlayan Kamu kurumları doğrudan destekleme faaliyetlerine odaklanmak yerine çeşitli iş birliği ve kurumsallaşmaya yönelik faaliyetler düzenlemelidir.

* Rekabet karşıtı birleşme, firmalar arası anlaşmalara izin veren politikalar ve büyük firmaların hâkim durumunu kötüye kullanması KOBİ’lerin büyük firmalar ile rekabetine zarar vermektedir. KOBİ’leri ihracata yönlendiren, piyasada rekabet düzeyini koruyan farklı örgütlenme modelleri kapsayan planlar geliştirilmelidir. KOBİ’ler özelinde kurumsallaşma, teknoloji transferi, finansman, AR-GE vb. destekleri kapsayan rekabetçi politikalar, ihracatta yeni pazarlar keşfeden firmaların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

* Türkiye ekonomisi imalat sanayiinde KOBİ’lerin ihracata yönelmesindeki engellerin tespiti ve ortadan kaldırılması, sürdürülebilir imalat sanayi politikaları için gerekmektedir.

* KOBİ’leri ihracata yönlendiren, piyasada rekabet düzeyini koruyan farklı örgütlenme modelleri kapsayan planlar geliştirilmeli, ortak sivil platformlar desteklenmelidir. Büyük işletmeler pazar araştırmalarını mevcut personelleriyle yürütebilmektedir. Ancak KOBİ’lerimize ulaşmak ve onların daha rekabetçi olabilmeleri için onları bir araya getiren STK’lar, son derece önem arz etmektedir. İş aleminin STK’lara katılımlarının yaygınlaşması, dış ticaret için elverişli iklimin oluşmasını da beraberin de getirecektir.

Bu yazının telif hakkı Utrader’e ait olup, ancak kaynak gösterilmek suretiyle izinsiz olarak kullanılabilir, yayınlanabilir.

Designed by MEK