KARBON VERGİSİ NASIL HESAPLANIR?

Fırat MAT

Vergi Müfettişleri Derneği İstanbul Şubesi Başkan Yardımcısı

Vergi Müfettişi-Yeminli Mali Müşavir

Son günlerde gerek iş dünyasında gerekse akademik dünyada karbon gazı salımının düşürülmesi, çevreye duyarlı üretim ve bu söylemlerin temelini oluşturan sürdürülebilirlik kavramlarını çok sık duymaya başladık. İklim krizi ile mücadelede en çok dile getirilen mekanizmaların başında da ‘‘Karbon Vergisi’’ gelmekte. Özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği bölgesinin bu kapsamda keskin sınırlar belirlemesi, sınırda karbon mekanizmasını hayata geçirmesi, ülkemizdeki ihracatçılar için karbon vergilerinin önemini artırmakta.

Karbon vergisi halen birçok ülkede uygulanmakta veya uygulanmaya başlama aşamasındadır. Karbon vergisi temelinde; salınan sera gazının azaltılması için üretim, tüketim hatta ithalat aşamasında oluşan karbondioksit gazının cezalandırılması yatmaktadır. Yani salınan karbondioksit miktarı artıkça daha çok vergi ödeyeceğiz. Karbon vergisi, Pigou vergileri olarak bilinen bir tür vergi türüne örnektir.

Ödenen karbon vergilerinin sürdürülebilir üretim sistemlerine aktarılması, böylelikle yeşil dönüşüm için firmaların teşvik edilmesi planlanmaktadır. Bizim gibi tahakkukun tahsilat oranı düşük ülkelerde ise bu vergiler aynı zamanda kamu harcamaları için önemli bir kalem olması tahmin edilmekte.

Peki bu karbon vergisi nasıl hesaplayacağız? Öncelikle açığa çıkan karbondioksit miktarın nasıl sınıflandırılacağı önemli. Bu kapsamda genel olarak kabul görmüş ve ihracatçılarımızın da sera gazı salımı konusunda finansal tablolarında yansıtacağı verilerin raporlanmasında kullanılan uluslararası standartlar kapsamında sera gazı emisyonları üç başlık altında toplanmakta. Bunlar;

Kapsam 1 sera gazı emisyonları; işletmenin sahip olduğu veya kontrol ettiği kaynaklardan ortaya çıkan doğrudan sera gazı emisyonları.

Kapsam 2 sera gazı emisyonları; bir işletme tarafından satın alınarak veya edinilerek tüketilen elektrik, ısı veya buharın üretimi sırasında oluşan dolaylı sera gazı emisyonlarıdır.

Kapsam 3 sera gazı emisyonları; bir işletmenin değer zincirinde meydana gelen hem yukarı yönlü hem de aşağı yönlü emisyonlar dâhil dolaylı sera gazı emisyonlarıdır. Yani ilk iki kapsam içinde yer almayan diğer sera gazı emisyonlarıdır.

Burada üretici işletmeler için ölçüm yapmak bir nebze daha kolayken hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmalar için bu daha karışık hal almakta. Kişisel tahminimiz hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların karbon ölçümünde KDV beyannamesinde yer alan indirim kalemlerinden, sera gazı emisyonuna neden olan kalemler belirlenerek (doğalgaz faturası, kullanılan yakıt miktarı, tüketilen elektrik vb…) bu kalemler üzerinden hesaplama yapılmalıdır.

Şimdi karşımıza temel bir sorun çıkmakta. Dolaylı sera gazı emisyonları. Dolaylı sera gazı emisyonları, bir işletmenin faaliyetlerinin bir sonucu olan, ancak başka bir işletmenin sahip olduğu veya onun tarafından kontrol edilen kaynaklarda meydana gelen emisyonlardır. Firmaların tam ve doğru emisyon miktarı ölçümü yapabilmesi için alınan hammaddeleri veya fason olarak verilen hizmetlerinden kaynaklanan emisyon miktarının da doğru ölçülmesi gerekmektedir. İşte burada emisyon ölçümünün kapsamının artırılması, sadece dış ticaret yapan firmalar açısından değerlendirilmemesinin önemi artmakta.

Buraya kadar karbon emisyonunu doğru şekilde ölçebilirsek sıradaki aşama olan vergimizi de hesaplayabiliriz. Genel olarak karbon vergisi hesaplaması; salınan emisyon, üretilen ürün (ton) ve karbon fiyatının çarpılması ile hesaplanmakta. Şuan için ülkemizde karbon fiyat çarpanı yok. Buna karşın Avrupa Birliğinde hali hazırda faaliyet gösteren Emisyon Ticaret Sisteminde belirlenen ve değişim gösteren bir fiyat mevcut. Bu fiyatlamanın yapılması için birkaç bakanlık yetkililerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir komisyon çalışmalarına devam etmekte.

Basit bir matematik işlemi gibi dursa da salınan emisyon miktarının doğru ölçülmesi için dijital veriler ile desteklenen üretim miktarının net olarak bulunması gerekmektedir. Bu firmalar için dijitalleşmenin önemini bir kez daha göstermekte. Finansal açıdan zor bir süreç olsa bile dijitalleşmenin sağlanamadığı firmaların uzun vade de piyasa koşullarında ayakta kalabilmesi imkansız.

Büyük ölçekli firmalar, sürdürülebilirlik, yeşil dönüşüm hatta ikiz dönüşüm uygulamalarına hali hazırda başladı. Esas zor süreç ise orta ve küçük düzeydeki firmalar için yaşanılacak. Bu tarz ölçeğe sahip firmalar için devlet teşvikleri, vergi istisnaları getirmelidir.

Görünen o ki karbon vergisi önümüzdeki yıllarda daha çok tartışılacak. Ancak bizim vergileri tartışmak yerine somut adımlar atmamız lazım. Aksi taktirde ihracat rakamlarımız ciddi oranlarda gerilerken, ihracat pazarımızı da kaptırma ihtimalimiz ortaya çıkacak.

Bu yazının telif hakkı Utrader’e ait olup, ancak kaynak gösterilmek suretiyle izinsiz olarak kullanılabilir, yayınlanabilir.