İhracatçı Kobilerin Finansman ile İmtihanı
Türkiye’deki girişimlerin çok büyük bir kısmını oluşturan Küçük ve Orta Boy İşletmelerin (Kobi) finansmana erişimlerindeki sorunları bilinen ama çözümü kolay olmayan bir gerçektir.
Bu girişim grubunun mali kapasitelerini genişletmelerinin önündeki engelleri tek bir perspektiften değerlendirmek anlamlı değildir. Bu engeller; şirketin, devletin ve finansal kurumların yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de kobilerin kuruluş ve genişleme aşamalarında işletme sermayesi sorunlarının olduğu aşikardır. Son derece mütevazi fonlarla kurulan Türk Kobileri zaman içinde kendi kaynaklarını yaratmak zorunda kalmaktadır. Çünkü gerek finansal kurumların kredi şartları ve yüksek maliyetleri gerek devlet teşviklerinin kobileri yıldıran prosedürleri onları dış kaynak bulmaktan ziyade içe dönmeye zorlamaktadır. Aynı zamanda makro ölçekte yaşanan ekonomik dalgalanmalar, şoklar ve krizler kobileri çok daha zorlu şartlarla mücadele etmeye sevk etmektedir. Bu durum kobi ölçeğindeki işletmelerin sürdürülebilirliğine yönelik ciddi tehditler oluşturmaktadır. Kapanan her bir kobiye sadece bünyesinde çalışan insanların işsiz kalması, üretim faaliyetlerinin sona ermesi sebebiyle azalan milli gelir ya da devletin potansiyel vergi kayıpları açısından bakmak sığ kalacaktır. Bunların ötesinde yıllar içinde kazanılan know how bilgisi, imalatçı kobilerin yıllar içinde geliştirdikleri üretim teknikleri, ürün tasarımları ve süreç yönetimleri kobilerin kapanmaları ile bir anda yok olmaktadır. Konuya ihracatçı kobi perspektifinden bakacak olursak bu kayıplara ek olarak müşteri portföyü kaybı da eklenecektir ki bu durum ülkenin ihracat hacmini daraltıcı etki yapmaktadır. Dolayısıyla başta ihracat yapan veya ihracat potansiyeli olan kobiler olmak üzere tüm kobilerin güçlü olması ülke ekonomisinin de güçlü olmasının en önemli anahtarıdır.
Türkiye’de uzun bir süredir tasarruf açığı yaşanmakta, dış tasarrufa ihtiyaç duyulmaktadır. Dış tasarrufa ihtiyaç duyulmasının temel sebeplerinden biri imalatta yaşanan ithal bağımlılığıdır. Artan ihracatın ithalatı arttırması dış ticaret açığına, dış ticaret açığı cari açığa, cari açık dış finansman ihtiyacına neden olmaktadır. Görüldüğü üzere yaşanan bu sarmaldan çıkışımız üretimde ithalata olan bağımlılığın azalmasıdır. İthal bağımlılığı kısa vadede çözülecek bir sorun olmayıp bu konuda uzun vadeli planlamalar çerçevesinde yapısal reformların yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Kobiler bugün uzun vadeli planların sonuçlarından ziyade kısa vadede finansman ihtiyacına yönelik çözümleri beklemektedir. Bu noktada bankaların sağladığı finansmanı, banka dışındaki alternatif finansman kaynaklarından sağlanacak fonları, devletin teşvik mekanizmalarını masaya yatırmak gerekiyor.
Ülkemizde bankaların çalışma prensibine bakıldığında ağırlıklı olarak teminat karşılığı kredi mekanizmasının öne çıktığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla teminat göstermekte sorun yaşayan kobiler bankalardan fon bulmakta zorlanmaktadır. Ayrıca artan faiz oranlarının finansman giderlerinde artışa neden olması, bankaların talep ettiği yüksek masraflar, kredi beraberinde kobilere ihtiyaçları olmadığı halde satın alınması zorunlu tutulan diğer bankacılık ürünleri, bankaların kobi finansmanında ne kadar doğru bir adres olduğunu sorgulatmaktadır. Klasik banka finansmanı dışında; faktöring, forfaiting, leasing, risk sermayesi gibi alternatif finansman kaynakları ise maalesef çok az bilinmektedir. Öte yandan bu araçların kullanımının yaygınlaşması için gerekli olan şartların tümü henüz oluşmamıştır. Üzerinde yaşadığımız toprakların tarihsel kodlarına baktığımızda faiz karşılığında borçlanmanın kültürümüze uygun olmadığını söyleyebiliriz. Bunun yerine kültürümüzde yardımlaşma ve paylaşma kavramlarının öne çıktığını hepimiz biliriz. Dolayısıyla risk sermayesi, yatırım ortaklığı, melek yatırımcı gibi mikro ölçekte çözümler kadar güçlü sermaye piyasalarının oluşturulması ve yerel borsaların kurularak kobilerin halka açılmasının önündeki engellerin kaldırılmasının toplumsal kodlarımıza daha uygun çözümler olduğu söylenebilir. Elbette sermaye piyasalarının güvene dayalı olduğunu, her türlü usulsüzlük ve manipülasyonun engellenmesi gerektiğini, hukuki altyapının sermaye piyasalarında hızlı işletilmesi zaruridir. Aksi halde yastık altı olarak tabir edilen finansman kaynaklarının reel sektöre aktarılması mümkün olmayıp milli gelir artışının sağladığı refah artışı toplumun geneline yansıtılamaz.
Devletin teşvik mekanizmalarına bakıldığında kobilerin en çok şikayet ettiği hususun dökümantasyon olduğu görülmektedir. Ülkemizde Kosgeb üzerinden verilen teşvikler incelendiğinde son derece ciddi kaynakların kobilere aktarılmak istendiği görülmektedir. Özellikle ihracat yapan ya da ihracat yapmak isteyen kobilere pozitif ayrımcılık yapılmakta, bu işletmelerin ihracat yapmaları için pazar araştırmalarından ülke ziyaretlerine, makine ve teçhizat alımlarından danışmanlık hizmetlerine kadar çok geniş yelpazede destekler verildiği görülmektedir. Ancak geçmişten günümüze Kosgeb’in teşvik süreçlerinde zamanla artan dokümantasyon işlemleri kobilerin bu desteklerden uzak kalmalarına sebep olmaktadır. Özellikle Kosgeb’in teşviklerine dışarıdan danışmanlık hizmeti almadan başvuru yapamayan kobiler süreçlerin kendileri için daha kolay ve anlaşılır olmasını talep etmektedir.
Sonuç olarak ihracatçı kobiler ülke ekonomisi için son derece önemli konumda olmakla beraber büyümeleri için ihtiyaç duydukları fonlara erişimde ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntıların büyük bir kısmının yapısal sorunlardan kaynaklandığı söylenebilir. Makro ekonomik göstergelerde yaşanan dalgalanmalar, finansal piyasalardaki belirsizlikler, Türk bankacılık sisteminin kredi mekanizmalarındaki uygulamaları ve devlet teşviklerine başvurularda yaşanan zorluklar kobilerin finansmana erişimlerinde zorluk çıkarmaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için makro ölçekte, ekonomi yönetiminin finansal istikrarı sağlayıcı politikaları önceliklendirmesi önem arz etmektedir. Ayrıca bankacılık sektöründeki uygulamaların denetlenmesi, kobileri suistimale uğratan uygulamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir. Banka ve kobi ikilisinde sadece bir tarafın kazandığı diğer tarafın yükü taşıdığı bir modelden ziyade her iki tarafın da kazandığı bir modelin hem daha hakkaniyetli hem de daha uzun bir ilişki doğuracağı bilinmelidir. Son olarak başta Kosgeb olmak üzere devletin tüm teşvik mekanizmalarının; kullanıcı dostu ve kolay ulaşılabilir olması ve hakkaniyetli dağıtımının sağlanması gerekmektedir.
Doçent Dr. Sinan Esen
Bu yazının telif hakkı Utrader’e ait olup, ancak kaynak gösterilmek suretiyle izinsiz olarak kullanılabilir, yayınlanabilir.