Güçlü Ekonominin Anahtarı
- 19 Ekim 2020
- Yayınlayan: Uluslararası Ticaret Ağı Derneği
- Kategori: Makale
Tüm dünyada ülke ekonomilerinin en önemli yapı taşı küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Ülkemizde tüm işletmelerin %99’dan fazlası küçük ve orta ölçekli işletmelerden (KOBİ’lerden) oluşmaktadır. KOBİ’ler yaklaşık rakamlar ile toplam istihdamın %70’ini, yatırımların ve ihracatın yarısını gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla güçlü bir ekonomik yapı güçlü KOBİ’ler ile sağlanabilir.
OECD’nin raporuna göre Türkiye’deki KOBİ’ler 2003 yılı öncesi dönemde “yüksek enflasyon ve durgunluk dönemlerini takip eden ani sıçramalarla karakterize edilebilecek büyük ölçüde istikrarsız ve elverişsiz koşulların ve önemli ölçüde döviz kuru istikrarsızlığının hakim olduğu bir makroekonomik ortamda faaliyet göstermek zorunda kaldı. Elbette bu koşullar KOBİ’ler için sınırlı bir büyüme sağladı”. 2003 sonrası dönemde ise finansal istikrar ile KOBİ’ler ülke ekonomisinin büyümesinde ve istihdamın artmasında önemli destek sağlamış oldu. Son yıllarda fiyat istikrarında yaşanan bozulmalar KOBİ’ler için zorlu şartları beraberinde getirdi. Şimdi yüksek enflasyon ve fiyat istikrarındaki bozulmaların KOBİ’ler üzerindeki etkisini aklımızda tutalım ve konuya farklı bir açıdan bakalım…
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası fiyat istikrarı ve enflasyon arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıklamaktadır: “ Enflasyon, bir ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarında gözlenen sürekli ve genel kapsamlı artışı ifade eder. Günümüzde pek çok merkez bankası; enflasyonu kontrol altında tutarak istikrarlı bir yapıya dönüştürmeye, yani fiyat istikrarını sağlamaya çalışmaktadır. Fiyat istikrarı ise para politikasının uzun dönemli temel amaçları olan büyüme ve istihdama yönelik, ekonomik birimlerin karar alma süreçlerinde etkili olmayacak ölçüde düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranını ifade eder. Türkiye’de Merkez Bankasının temel amacı, fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyatların istikrarlı olması; fiyatların hiç değişmemesi değil, genel seviyesindeki uzun süren artış (enflasyon) veya düşüş (deflasyon) eğiliminin önlenmesi anlamına gelir. Bu sayede, Türk lirasının satın alım gücü, dolayısıyla bir para birimi olarak güvenilirliği korunur”. Bu açıklamaya göre TCMB’nin temel amacı düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranı ile (uzun bir zamandır hedef yıllık %5) ülke ekonomisinde büyümenin sağlanması ve işsizliğin düşürülmesidir. Diğer bir deyişle enflasyonu makul bir seviyeye düşürmedikçe ekonomik büyüme ve istihdam konularında istediğimiz noktalara ulaşamayacağız. Öyleyse enflasyonun sebebi nedir?
Teorik bazda enflasyonun sebebi talep ve maliyet odaklı olmakla birlikte TCMB para arzı ve beklentileri de enflasyonun gerekçeleri arasında saymaktadır. Bu gerekçelere kısaca değinecek olursak; talep enflasyonu talebin arzdan fazlası durumunda, maliyet enflasyonu döviz kurlarında ya da enerji, hammadde vb. girdilerde yaşanan sürekli fiyat artışında ortaya çıkmaktadır. Öte yandan para arzının artması talebi yükseltecek ve mevcut arzın artan talebi karşılamayacak olmasından dolayı fiyat artışları kaçınılmaz olacaktır. Son olarak toplumun ekonomik gidişata yönelik beklentileri de enflasyon için belirleyici olmaktadır. Tam bu noktada şu soruyu sormamız gerekir? KOBİ’ler kendileri için büyük bir tehdit olan enflasyonu önleyebilirler mi? Aslında bu soru yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar durumunu bize göstermiş oluyor. Eğer üretim odaklı, ihracat yapan, istikrarlı büyüme politikası izleyen KOBİ’leriniz varsa yüksek enflasyonu önleyecek gücünüz var demektir. Güçlü KOBİ’leriniz yoksa kırılganlıklar artmakta, istikrarsız ve zayıf bir ekonomik görünüm ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizdeki KOBİ’lerin durumuna gelince… Gördüğüm en önemli sorun imalatçı KOBİ’lerin çok büyük bir kısmı üretim maliyetlerini tam olarak bilmiyor. Yaklaşık değerler üzerinden hesaplamalar yapılıyor. Satış fiyatları genellikle piyasa fiyatları baz alınarak yapılıyor. Oysa her işletmenin maliyeti birbirinden farklıdır. İşletme zarar ediyorsa bunu finansal sıkıntıya girdiğinde anlıyor ve çoğu zaman geç kalınmış oluyor. Bir başka sorun vizyon eksikliği ve dar bakış açıları… İşletmeler büyürken sistematik büyümelidir. Sistematik büyüme belli bir vizyon ile sağlanabilir. Aksi durumda yıllık cirosu bir milyon olan bir işletmeyi yönetebilirken yıllık ciro elli milyon olduğunda yönetilmez hale geliniyor. İşletmeler büyüyor ama büyüdüklerinde yönetilemediği için batıyor. Onca emek, değer, sinerji, müşteri portföyü, ihracat kapasitesi bir anda yok oluyor. Bu yok oluş sadece o işletme için değil ülke ekonomisi için de bir kayıp oluyor. Dar bakış açıları KOBİ’leri sadece iç pazara yöneltiyor. İhracattaki risklerin nasıl yönetileceğini bilmedikleri için iç pazar izin verdiği sürece ihracat hiçbir zaman gündemde olmuyor. Ne zaman iç pazar daralıyor o zaman ihracat yapılmak isteniyor. Oysa ihracatın, hazırlıkları şimdi başlansa bile belli bir yatırım ve belli bir zaman harcanmadan yapılması mümkün değildir. Diğer bir sorun aile işletmeleri… Şunu iddia edebilirim: Türkiye’nin etkisi itibariyle en büyük ancak bir o kadar da en görünmez ekonomik sorunu aile işletmelerindeki yönetim sorunudur. Aile olduğu için kurum içinde kalabilen sorunlar KOBİ’lerin büyümesine engel olmakta ve çoğunda işin sonu parçalanmalara ve yok oluşlara gidebilmektedir. Literatürde olmayan ancak benim “elti paradoksu”¹ olarak adlandırdığım bir sorun var ki burada çok ayrıntıya giremeyeceğimi ancak yönetilmesi en önemli konulardan biri olduğunu ifade etmeliyim. Ülkemizdeki ortaklık kültürü bir başka önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Maalesef ortaklık kültürünü geliştirmeye ihtiyacımız var. Ortak olarak girilen ve değer yaratan işler bir süre sonra çok küçük sorunlar sebebiyle yok olabilmektedir.
Kısacası güçlü ekonominin anahtarı güçlü KOBİ’lerdir. Ülkemizin ekonomik refahını yükseltmek, yoksulluğu azaltmak, istihdamı arttırmak ve yarınlara güvenle bakmak istiyorsak KOBİ’lerimizi güçlü kılmak zorundayız. KOBİ’lerimizin ise yukarıda bahsettiğim çok temel sorunları var. Maalesef birçok KOBİ yetkilisi yukarıdaki sorunlarının farkında bile değiller. Gördükleri en önemli sorun finansal kaynaklara erişim ve teşvik paketlerinden yararlanmada gördükleri engeller. Dikkat ettiyseniz finansal kaynaklara yönelik bir sorundan bahsetmedim. Sebebi yukarıda bahsettiğim sorunlara sahip olan işletmelere tüm para musluklarını açın, o işletmeler ülke ekonomisini kalkındırmaya, istikrarlı büyümeye, istihdamı arttırmaya, ihracat yapmaya yönelik hiçbir adım atamazlar. Bu yüzden başta ilgili kamu kuruluşları olmak üzere, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları KOBİ’lerin temel sorunlarını çözmeye yönelik irade ortaya koymalıdır.
Doç. Dr. Sinan Esen
Utrader Yönetim Kurulu Üyesi
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ)
Dekan Yardımcısı